ceren
04:02:03 February 22, 2025
Elimden geldiğince ciddi takılacağım bu sefer söz 😁. Ne dedim yukarıda, ciddiyet. Ama şimdi bu kadar plazanın, gökdelenin ortasında Ortaçağ’dan kalma meydan görünce bende ciddiyet middiyet kalmıyor be kardeşim.
Sonuçta Almanya burası. Bu insanlar Oktoberfest boyunca kahvaltıda ayılmak için bira içen insanlar. Sabahtan akşama kadar kurumsal olsalar da benim ciddiye alasım gelmiyor. S**mayayım kurumsallığına. Neyse ı ımmm, ne diyordum, kurumsallık, ciddiyet 😁 Frankfurt Gezisi Planlama Tüyoları yazımı da yandaki sekmede açık bulundurmanız önemle rica olunur.
Turistik olarak pek arzu nesnesi değil, kabul edelim. Bir kere çok gereksiz derecede pahalı. Almanya’da onca şehir dolaştım, hiçbirinde bu kadar pahalılık görmedim. Şehrin orta yerindeki Euro sembolü heykelinin hakkını misliyle veren bir şehirsin Frankfurtcum. Tebrik ediyorum seni.
Esesan haritadan baktığınızda “Frankfurt am Main” ismiyle görürsünüz bu şehri. Bunun anlamı Main üzerindeki Frankfurt demek. Main Nehri üzerinde kurulmuş olduğunu anlıyoruz bu tabirden.
Peki neden bu detay özellikle vurgulamış olabilirler? Heme cevaplayayım, Almanya’da 2 tane Frankfurt isimli şehir var. Biri Frankfurt am Main, yani şuanda bahsetmekte olduğumuz Frankfurt. Diğeri ise Frankfurt (Oder). Oder olan Polonya sınırına yakın ve Oder Nehri üzerinde. Bu Frankfurt bizim şuan konuştuğumuz Frankfurt kadar bilinmiyor. Ama yine de bu ayrım olmasa büyük karışıklık çıkar. Genel olarak “Frankfurt” dendiğinde ise bu şehirden bahsediliyordur.
Bu Frankfurt Almanya’nın finans merkezi. Almanya merkezli pek çok bankanın genel merkezi bu şehirde. Bu yüzden aşırı kurumsal ve ciddiyet sahibi derken dalga geçmiyordum. Böyle bir finans merkezi olmasına rağmen Almanya’nın büyüklük sıralamasında 5.sırada olmasını aklım almadı. Berlin, Hamburg, Münih ve Köln’den sonra geliyor listede.
Burası aynı zamanda dünyanın en işlek havalimanlarından da bir tanesi. Avrupa’nın aktarma noktalarından bir tanesi. Frankfurt havalimanı, sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın en işlek havalimanlarından biri.
Ortaçağ şehri olmasına rağmen, ben bu şehri biraz çarpık buldum. Ortaçağ izlerinin plazalar ve yüksek binalar arasında bu kadar kaynayıp gitmiş olması, alışık olduğum diğer Almanya şehirlerinden farklı bir hissiyat verdi bana. Gerçi Almanya’da gezdiğim hiçbir şehir bir diğerine benzemiyor ama Frankfurt bana New York ile Bremen karışımı bir hissiyat verdi. Uçak inerken nereye indiğimden pek emin olamadım açık konuşmak gerekirse. Ama yine de sevdim ben bu şehri. Yaşanır burada 🙂
Bence Frankfurt tek başınıza gezmek için şahane bir memleket. Aşırı turist olmaması bu şehri gezmeyi çok kolaylaştırıyor. Çünkü hiçbir yere koşturmak ve “burayı kaçırmama lazım” stresine girmek mecburiyetine düşmüyorsunuz. Hal böyle olunca gezmek de daha keyifli oluyor. Aynı zamanda verimli de oluyor.
Bununla birlikte Almanya’nın en orijinal müzelerinden bazıları da bu şehirde. Tematik müzeler gezmeyi seviyorsanız eğer, Frankfurt tam size göre bir şehir.
Her Almanya şehrinde olduğu gibi bu şehirde de bir meydan var. Römerberg etrafındaki yüksek binalara inat Ortaçağ’dan kalma ambiyansı ile benim Almanya’da gezdiğim şehirler arasında en beğendiğim meydanlardan biri oldu.
Bu meydan ta 15.yy’dan beri Frankfurt kentinin yönetim merkezi olan binalar dizisi olarak varlığını sürdürüyor. Ortaçağ zamanında Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’nun taç giyme törenleri bu meydanda yapılıyordu. Bu meydanı önemli hale getiren bir diğer unsur da bu.
Rengarenk binaları ile Frankfurt’un en fotojenik ve eğlenceli noktalarından bir tanesi. Ortaçağ döneminde şehrin kalbiydi. Hala da öyle.
Frankfurt denince akla gelen en önemli turistik merkezlerden bir tanesi. Gotik mimarisiyle gözlere bayram ettiriyor. Şehrin en büyük dini yapısı aynı zamanda.
Katedral diye adlandırılması aslında İngilizce isimlendirilmesinden gelse de burası aslında katedral değil. Ama buna rağmen taç giyme törenlerinin burada düzenlenmiş olması sebebiyle burası yine de katedral olarak adlandırılıyor. İmparatorluk tarihinin önemli yapılarından biri olarak kabul ediliyor.
Şuanda mevcut olan yapı aynı alandaki üçüncü kilise. 19.yy’dan beri burada yapılan kazılar sonucu binanın şuan bulunduğu yerin altından 7.yy’a ait eski binaların kalıntıları çıkmış ortaya.
1848 yılından itibaren ilk Alman anayasasının hazırlandığı yer burası. 1848 yılında ilk Alman Ulusal Meclisi toplanırken, halk tarafından seçilen vekiller ve basın mensuplarının sığabileceği boyutta bir alana ihtiyaç duyulmuş. Ve 1848 yılında Frankfurt’ta bu kadar insanın bir arada bulunabileceği büyüklükte tek bir ter vardı. O da bu kilise.
Bu kilisede toplanan parlamento üyeleri, Almanya’nın ilk medeni kanunu ve insan hakları yasasını onadılar. Yani burası Almanya’nın ilk demokratik parlamentosunun toplandığı yer.
Frankfurt’un Ortaçağ şehri olduğunun kanıtı olan kule. 15.yy’ın başında beri ayakta olan bu kule, eskiden şehre giriş kapılarından bir tanesiydi. Şahsi yorumum bu kadar modernize kalmış bir yapılaşmanın ortasında biraz tuhaf bir görüntü oluşturduğu yönünde ama dediğim gibi bu sadece benim düşüncem.
Öz Türkçe Demir Köprü. Buraya beraber gelen sevgililerin aşklarını kilitledikleri Avrupa’daki sayısız köprüden bir tanesi. Ama sanki en popüleri bu gibi.
Bu köprü Frankfurt’un Old Town bölgesini Sachsenhausen bölgesine bağlayan bir köprü. İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde havaya uçurulmuş. Ama 1946 yılında yeniden yapılmış.
Üzerinde yürümesi gerçekten keyifli. Oldukça da fotoğrafik bir köprü.
Main nehrinin kıyısındaki alabildiğine yeşillik ve yürümesi en keyifli park. Demir Köprü’ye giderken bu parktan geçeceksiniz. Uzun uzun yürünmesi ve tadına varılması gereken bir bölge burası. Özellikle benim gibi yaz aylarında giderseniz akşam saatlerinde burada vakit geçirmekten çok keyif alabilirsiniz.
Demir Köprüye yaklaştıkça Main Nehri’nde tur düzenleyen tekneler göreceksiniz. Kesinlikle Main Nehri üzerinde bir günbatımı turuna çıkmanız gerekiyor. 1 saatlik turun fiyatı 16 Euro. Bu link üzerinden tekne turunuz için bilet alabilirsiniz.
Ünlü yazar Goethe’nin bir zamanlar yaşadığı ev. Tam ismi ile Johann Wolfgang von Goethe. Burası onun çocukluğunun geçtiği ve başta Genç Wether’in Acıları olmak üzere pek çok eserini kaleme aldığı ev.
Evin odalarında Goethe’nin bir zamanlar kullandığı eşyalar bulunuyor. Yaşadığı dönemi yansıtan dekoru ile ev oldukça kasvetli ve hüzünlü bir ambiyansa sahip. Kesinlikle görülmesi gereken yerlerden bir tanesi olduğunu düşündüğüm bu ev, İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalanarak yıkılmış. Savaştan sonra ise yeniden inşa edilmiş.
Giriş ücreti 12 Euro. İnternet üzerinden bilet satışı yok, kapıdan bilet almanız gerekiyor.
Frankfurt’un eğlence merkezi olan eski bir Ortaçağ mahallesi. İnanılmaz güzel bir mahalle. Aynı zamanda da Frankfurt’un meşhur elma şaraplarını tadabileceğiniz mekanlar ile dolu. Çoğunluğu da Ortaçağ temalı.
Bu bölge bir zamanlar şehrin dışında kalıyordu ve ve elma bahçeleri bulunuyordu. Elma şarabı da bu bahçelerde yetiştirilen elmalardan elde ediliyordu. Elma şarabı Frankfurt’un kesinlikle denenmesi gereken lezzetlerinden.
Avrupa’nın en önemli sanat galerilerinden bir tanesi bu müze. En az Louvre Müzesi kadar önemli bir yer. Rembrandt, Monet ve Van Gogh eserleri bulunuyor burada. 3100 adet tablo ve 600 heykelden oluşan devasa bir koleksiyona ek olarak 115 bin parçadan oluşan bir de kütüphanesi var.
İkinci Dünya Savaşı döneminde, 1937 yılında Nazi hükümeti tarafından bu galerideki eserlerin %10’una “yozlaşmış sanat” bahanesiyle el konulmuş.
Türkçesi Mimarlık Müzesi. Almanya’nın ilk mimarlık ve şehir plancılığı sergisi olarak kurulan bir müze burası. Temalar değiştikçe içerideki serginin de değişik tasarımlar ile çeşitlendiği, sabit olmayan bir koleksiyona sahip. İlkel Kulübeden Gökdelene isimli bir de kalıcı sergi bulunuyor içerisinde. Ve bu sergi mimarlığın evrimini her yaştan ziyaretçi için anlaşılır hale getiren 25 adet modelden oluşuyor. Mimarlık sanatına adanmış en prestijli sergi olarak kabul ediliyor.
Giriş ücreti 5 Euro. Online bilet satışı bulunmuyor.
İletişimin ve insanların iletişim kurmasının geçirmesinin evrimini sergileyen özel bir koleksiyon. Çivi yazılı tabletlerden, günümüz teknolojisine kadar iletişim teknolojisinin geçirdiği evreleri bu müzede yakından görebilirsiniz.
Giriş ücreti 8 Euro. Bu linkten online olarak biletinizi alabilirsiniz.
Bu sitede yayınlanan hiç bir yazı izin alınmadan paylaşılamaz veya coğaltılamaz.
Copyright © 2024. All rights reserved
One Response