ceren
09:01:22 January 5, 2025
Çooook büyük sevmiş adam. O kesin. Koskoca Babür İmparatorluğu’na başkentlik yapacak olan şehir tasarlanırken, karısını merkeze koymuş. Daha ne yapsın değil mi? Ama Mümtaz ondan böyle şeyler istedi mi acaba? Ya da Şah Cihan ona bunları sunarken Mümtaz yeterince farkında mıydı bu kadar sevildiğinin? Konular derin. O yüzden Lahor da çoook derin.
Gördüğünüz o b.ktan Youtube videolarını hemen şimdi kapatmanızı rica ediyorum. Lahor size Youtube’da clikbait için aşağılandığı kadar kötü bir yer değil. Hatta dünya üzerinde hiçbir şehir yoktur ki, bu kadar derin ve kıymetli olduğu halde bu kadar itilip kakılsın. Lahor’a bunu daha fazla yapmasına izin vermeyeceğim kimsenin.
Pis mi? Evet. Kirlilik çok mu ciddi boyutta? Hat safhada. Ama aynı şeyler Hindistan için de geçerli, Nepal için de. Oralara öle bayıla giden tatlı su gezginleri, söz konusu Pakistan olunca burun kıvırıyor. Hadi len oradan…
Koskoca bir Babür İmparatorluğu geçmiş tarih sahnesinden. Lahor, bu imparatorluğa başkentlik yapmış şehirlerden bir tanesi. Delhi, Agra, Fatehpur Sikri ve Lahor, bu imparatorluğa başkentlik yapmış şehirler. Bunlar arasında en ilgi görmeyeni ve dediğim gibi diğerleri turistler tarafından ağızlarının suyu akarak gezilirken, asla yüzüne bile bakılmayanı Lahor.
En çok haksızlığa uğradığını düşündüğüm de yine Lahor. Şah Cihan’ın doğup büyüdüğü ve hayatında Mümtaz’dan sonra belki de en sevdiği varlıkmış bu şehir bir zamanlar. Şah Cihan Delhi’de Babür İmparatorluğu tahtına geçtikten sonra, başkenti Agra’ya taşımış. Ama hayali her zaman başkenti bir gün doğup büyüdüğü Lahor’a taşımak olmuş. Bunun için de çalışmalara hızlı şekilde başlamış.
Tahtta geçirdiği süre boyunca Lahor’a zaman zaman gidip gelmiş. Bu şehri geliştirmek için çok güzel fikirler geliştirmiş. Bu şehirde kocaman meyve bahçeleri hayal etmiş. Bunu hayata geçirip, Lahor’un zorlu coğrafyasında meyve yetiştiriciliğinin altyapısını kuracak ve sürdürülebilirliğini sağlayacak insanları, İran’dan getirtip buraya yerleştirmiş.
Ama bütün bunların yaparken merkezde hep bir kişi olmuş. Mümtaz Mahal. Mümtaz, başkent buraya taşındığında rahat etsin, mutlu olsun diye düşünmüş her bir detayı. Bütün yapılanların merkezinde Mümtaz’a duyduğu derin aşk var.
Maalesef hepsi, Mümtaz’ın ölümü ile anlamsızlaşmış. Koskoca İmparatorluk, Ekber Şah ile yaşadığı altın çağdan, platinum çağa geçişe hazırlanırken, Mümtaz’ın ölümü ile Şah Cihan tabiri caizse gruptan ayrılmış. Başsız kalan imparatorluk, Lahor’da yapılmaya başlanan projeleri bir türlü devam ettiremeyince, İran’dan gelen mühendisler, evlerine geri dönmeye karar vermiş. Sonuç itibariyle bugün belki de dünyanın parmakla gösterilecek şehirlerinden biri olma potansiyeline sahip olan Lahor, dünyanın en kirli şehri ünvanı ile bugün Youtuberların eline düşmüş durumda.
“Ne var ki orada” tayfasının yüzüne Osmanlı şamarı gibi tek tek vuracağım şimdi Lahor’da neler olduğunu. Bana da bu soruyu bir daha soran olursa yaş odunla kovalarım. Söylemedi demeyin…
Lahor deyince benim aklıma gelen ilk mekan burası. Lahor Kalesi’nin hemen dibindeki bu cami, şehrin sisli havası içindeki en güzel silüetlerden bir tanesi. Bir benzerini de Delhi’de gördüğüm bu mimarlık harikası, Şah Cihan’ın oğlu Alemgir Şah tarafından yaptırılmış.
Sanatla sepetle pek işi olmayan odun ruhlu Alemgir Şah’ın kendi saltanatı süresince yaptırdığı tek naif şey bu cami olabilir. Çünkü kendisi daha ziyade askeri bir zeka mahsülü olup, saltanatının büyük çoğunluğunu seferlere çıkıp toprakları genişletmek ve Hindu hükümdarlar ile savaşmakla geçirmiş. Özellikle de dönemin en kuvvetli devletlerinden biri olan ve savaşçı Hindu kabileleri ile bilinen Maratha İmparatorluğu’na karşı büyük savaşlar vermiş. Bu cami de bu savaşların anısına yapılmış esasen.
Kırmız kum taşı ve beyaz mermerden kakma dokunuşları ile şuana kadar gördüğüm en ince işçiliğe sahip yapılardan bir tanesi. Delhi’de’ki Cuma Mescidi ile mimarisi ve kapladığı alan birebir aynı olmasına rağmen, buranın verdiği huşu hissi, kesinlikle şuana kadar dünya üzerinde gezdiğim (Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra hariç) hiçbir camide yoktu.
Babür İmparatorluğu’ndan sonra bir dönem bu bölgede Sihler hakimiyet sürdürmüş. Ve o dönemde bu caminin avlusu ahır olarak, iç kısmı da askeri karargah olarak kullanılmış. Hint Altkıtası’nın İngiliz sömürgesi altına girdiği dönemde ise garnizon olarak hizmet vermiş. Nihayet Pakistan bağımsızlık kazandığı dönemde tekrarda ibadete açık hale gelmiş ve güzelce yenilenmiş.
Bir bütün halinde baktığınızda “Lahor gezilecek yerler” aramasında karşınıza çıkacak şeylerin bazılarını muhteviyatında barındıran, devasa olmasa da “yeterince büyük” bir kale. Her gelen Babür şahı tarafından içerisine yeni şeyler eklene eklene bugünlere gelmiş.
Yapımı, Babür İmparatorluğu’nun en parlak zamanını yaşatan Ekber Şah’ın saltanatına dayanıyor. Ekber Şah’ın yaptırdığı ilk halinin üzerine oğlu Alemgir Şah ve sonrasında oğlu Şah Cihan epey birşey eklemiş. Özellikle Şah Cihan Sheesh Mahal gibi gözlere şölen yaşatan eklemeler yapmış. Aynı şekilde Babür İmparatorluğu sonrası bölgeye hakim olan Sihler de çeşitli eklemeler yapmışlar. Hint-İslam ve Babür mimarisinin efsane bir karışımı çıkmış ortaya sonuç olarak.
Alemgir Kapısı, Ekber Kapısı ve Şah Burç Kapısı isimli 3 büyük kapısı mevcut. Ki bence en güzeli kesinlikli Alemgir Kapısı.
Cami’nin hemen karşısında yer alan bu görkemli kapı, az sonra Lahor Kalesi ve Badşahi Cami arasındaki direkt bağlantı. Bu kapıyı da yine Alemgir Şah yaptırmış ve onu yaptırırken Badşahi Cami’ne de el atıp cephelerini yeniletmiş.
Bu duvar, Cihangir Şah döneminde kalma ve kalenin açık ara en güzel parçası. Babür İmparatorluğu döneminden kalma Agra Kalesi ve Kızıl Kale gibi kalelerden farklı olarak, Lahor Kalesi surları kırmızı kum taşından değil, tuğladan yapılmış. Bu devasa dış duvara da, freskler ve mozaiklerle mükemmel bir güzellik katılmış.
Duvar üzerinde 116 adet panel var. Her birinin üzerinde filler, melekler gibi motifler bulunan fresk ve mozaikler bulunuyor. Bunların üzerlerinde yer alan güvercin yuvaları ise aralarından insan sığabilecek boyutta. Bu mühendislik detayının amacı, geceleri güvercin yuvalarının içine birilerinin mum yerleştirip yakmasını sağlamak. Böylece mum ışığının aydınlattığı freskler ile akşamları Lahor sakinlerinin gözlerine bayram ettiriliyor, üzerine bir de mumlara eklenen aromatik yağlar ile şehir sakinlerinin koku duyularına da inceden bir hoşluk yapılıyormuş. O halini bugün maalesef göremiyoruz. Ama hayal etmesi bile çok keyifli.
Bu kısım Şah Cihan tarafından eklenmiş ve Mümtaz Mahal’in haremde keyifle oturacağı bir kısım olarak düşünülmüş. Aşırı görkemli, gösterişli ama bir o kadar da zarif bir işçilik örneği. Ayna işleri ve beyaz mermer üzerine ilmek ilmek işlenen taş işçiliği ile nadide bir mekan. “Kalenin tacının mücevheri” deniyor burası için. Kalenin en görülmeyi hak eden kısmı da bana sorarsanız burası.
“Walled City of Lahore” denilen ve surlarla çevrili eski şehir bölgesinin en görkemli giriş kapısı. Yön olarak Delhi’ye baktığı için bu ismi almış.
Bu kapıdan geçtikten sonra hayatınızda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına garanti veriyorum. Youtube’da gördüğünüz “kirlilik” temalı videolar, bu kapının arkasında kalan ve turistik bölge sınırları dışında kalan ara sokaklarda çekiliyor. Bu kapı ve yakın çevresindeki çok kısıtlı bir alanı gezerken, “neresi kirli bu şehrin” diye düşünecek, hatta ve hatta eğer buraya gelmezden önce Hindistan, Nepal gibi ülkelere gittiyseniz, Pakistan’ın onlardan daha temiz olduğunu düşüneceksiniz. Lakin o turistik ve kurtarılmış bölgeden sehven uzaklaşıp herhangi bir lokal sokağa girmeye kalkışırsanız, göreceklerinizden sorumlu değilim.
İran, Hindistan ve bilumum İslam eseri barındıran ülkeler içerisinde gezdiğim en estetik camilerden bir tanesi buradı. Eski Lahor’un içerisinde yer aldığı için, ticaretin kalbinin attığı yerde konumlanmış olması sebebiyle, caminin alt kısmı tamamen dükkan olarak tasarlanmış. Ama bu camiyi diğerlerinden ayıran en önemli şey, dört bir yanını, içini, dışını süsleyen fresk ve mozaikler. Hayatımda gördüğüm en iç açıcı ibadethanelerden bir tanesi.
Şah Cihan’ın saltanatı döneminde hekimin olarak görev yapmış Vezir Han. Çok başarılı bir hekim olmakla birlikte, Şah Cihan’ın çok sevdiği bir zat olan Vezir Han, sonrasında Lahor valisi olarak atanmış. Bu cami de onun anısına yaptırılmış.
Şehrin en fotojenik noktası burası. Ayrıca etrafında yer alan çok sayıda turistik dükkan var. Lahor’da alışveriş yapabileceğiniz en güzel bölge kesinlikle burası.
Yine Şah Cihan döneminde ve Vezir Han Lahor valisi iken inşa edilmiş müthiş bir hamam burası. Hem halkın kullanımı hem de Babür İmparatorluğunun ileri gelenlerinin kullandığı çok özel bir hamam. Stil olarak Pers mimarisi özelliklerini taşıyan bu hamamın, İran’ın Kaşhan şehrinde gezdiğim ve hayran olduğum Amir Ahmad hamamı ile benzerliğini hayretler içerisinde izledim.
İsmi Ekber sarayı olsa da, aslında burası Babür İmparatorluğu’nun kuruluşundan 30 yıl önce kurulmuş bir kervansaray. 180 odalı bu geniş kervansarayın kuzey ve güney yönlü iki adet devasa kapısı var. Bu kapılardan bir tanesi, Cihangir Şah’ın, diğeri ise Asaf Han’ın mozolesine bakıyor. Geniş ötesi avlı ve bahçesinin etrafını çevreleyen 180 odanın önünden geçen su kanalı sayesinde, odalarda konaklayanlar odalarından çıkıp su ihtiyaçlarını gideriyormuş. Harika bir mühendislik çözümü.
Cihangir Şah’ın öldükten sonra gömüldüğü mozole. Bu mekanın Taj Mahal ile olan benzerliği beni benden aldı. İran tarzı bahçesi, ve dört tarafındaki minareler ile türbesiz bir Taj Mahal. Kırmızı kum taşı üzerine yapılmış kakmalar, iç mekandaki beyaz mermerler, freskler ve daha nice ince işçilik ile nefes kesici bir yapı.
Cihangir Şah’ın karısı Nur Cihan’ın mezarı burası. Mezar kısmına girdiğinizde yanyana iki mezar göreceksiniz. Hikayesi biraz acıklı.
Nur Cihan İran kökenli bir kadın. Asıl ismi Mihrünnisa. Bu hatun zamanında Bengal valisi ile evliymiş ve bu evlilikten Gulabibi isminde bir kızları olmuş. Bengal valisi eşinin vefatından sonra ise, Cihangir Şah’ın 12 numaralı karısı olarak, hanedana giriş yapıyor. Ve bu kadın, Babür İmparatorluğu’nun en güçlü sultanlarından biri haline, Cihangir’e bir tane bile şehzade vermeden geliyor. Cihangir’in Nur Cihan’dan doğma hiç çocuğu yok.
Lakin Cihangir’in başka bir hatundan şehzadesi vardır zaten. Taj Mahal ile hayatlarımıza büyük bir miras bırakan Şah Cihan’dan bahsediyorum.
Cihangir’den sonra Şah Cihan, Delhi’de tahta geçmezden önce, Nur Cihan önceki eşinden olan kızı Gulabibi’yi Şah Cihan’a yamamaya kalkar. Fakat zaten Şah Cihan’ın gönlü hepimizin bildiği gibi Ercümend Banu Begum yani diğer adıyla Mümtaz Mahal’dedir.
Mümtaz Mahal’in babası olan Asaf Han, aynı zamanda Nur Cihan’ın da abisi. Yani uğruna Taj Mahaller dikilen kadın, Babür İmparatorluğu’nun en güçlü sultanlarından birinin yeğeni. Nur Cihan kendi kızını Şah Cihan ile evlendirmeye çalışırken, Şah Cihan çoktan gönlünü Mümtaz Mahal’e kaptırmıştır bile. Ve Nur Cihan’ın kızını kendisi ile evlendirmek için harcadığı çabayı çok şekilsiz bulmuş. Buna da çok öfkelenip, tahta çıkar çıkmaz ilk iş olarak Nur Cihan’ı hapse tıkmış.
Bütün bunlar olurken, Gulabibi Şah Cihan tarafından reddedilmeye dayanamaz ve büyük bir buhrana girer. Bir süre sonra hayatını kaybeder. Nur Cihan vefat ettikten sonra, kızının yanına, bu mozoleye gömülür. Ama işin ilginç tarafı, yan yana iki mezardan hangisi Nur Cihan’a hangisi kızına ait bilinmiyor.
Yakın bir geçmişte üzerinde Nur Cihan’dan bahsedilen bir kitabe bulunmuş. Ve bu kitabe, mozoleden çok alakasız bir yerde bulunmuş. Mozoleye getirilmiş getirilmesine ama, yanyana iki mezardan hangisi Nur Cihan’a ait bilinmediği için ikisininden birinin tepesine dikememişler. Götürüp alakasız bir duvara yapıştırmışlar.
Yukarıda bahsettiğim kilit noktadaki zat. Zamanında valilik de yapmış. Nur Cihan’ın abisi, Mümtaz Mahal’in de babası olan bu Asaf Han, Şah Cihan tahta çıkarken ona büyük destek vermiş.
Mozolesi ciddi şekilde bakımsız. Bu durum beni biraz üzdü maalesef. Ama yine de görülmeye değer.
İran’dan bu bahçelerin yapımı için tam 125 bahçıvan, yedi düvel sülalesi ile birlikte Lahor’a getirilip yerleştirilmiş. 3 bölümden oluşan bu sarayın bir kısmı halkın kullanımı, bir kısmı hanedanın hizmeti bir kısmı da tarım faaliyetleri için düzenlenmiş. Şah Cihan burada devasa meyve bahçeleri kurmayı hedeflemiş ve plantasyon konusunda İranlı bahçıvanların bir dünya markası olduğunu bildiğinden ötürü devasa yatırımlar yapmış bu insanlara.
Hanedanın kullanımında olan kısmı, Mümtaz için özel olarak düzenlenmiş. Şah Cihan artık ne hayal etti burayı yaptırırken bilmiyorum. Ama cennet bahçesi gibiydi. Mümtaz, ne bu bahçeleri ne de Shesh Mahal’i göremeden ölmüş. Ve onun ölümüyle bahçelerin tarım için planlanan etabı yarım kalmış. Zira Şah Cihan, Mümtaz’ın ölümüyle girdiği buhrandan bir türlü çıkamamış. Dolayısıyla bir türlü ilerlemeyen proje sebebiyle, buraya getirilen bahçıvanlar, aileleri ile birlikte İran’a geri dönmüşler.
Pakistan’ın bağımsızlığına, Muhammed Ali Cinnah önderliğinde karar verilen ve bugünkü Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı yere dikilmiş olan anıt. Uzaktan görseniz de olur.
Hindistan ve Pakistan arasındaki bu sınır kapısı, dünyanın en ilginç ülke sınırı. Her gün iki ülke arasında yapılan sınır kapatma törenlerine her iki taraftan binlerce insan geliyor. Bu geleneksel tören kar, kış, kıyamet dinlemeksizin her gün düzenleniyor.
Sırf bu tören için özel olarak yetiştirilen askerler var her iki tarafta da. Asker oldukları halde bunlar aslında sınır güvenliğinden de sorumlu değiller ve silahlı da değiller. Sadece bekçilik görevleri var. İki ülke arasında herhangi bir sorun olması halinde, bunlar geri çekiliyor ve ordu devreye giriyormuş.
Her iki tarafın sınır bekçisi olan bu askerlerin ortak kullandıkları bir karargah var, ve düzenli olarak toplantı yapıyorlarmış. Her iki taraf da aynı seremoniyi koordineli olarak yürütmek zorunda olduğu için sürekli olarak irtibat halindelermiş.
Her iki tarafta da iddialı ve izlerken insanı istemsizce güldüren ama aslında çok büyük ciddiyetle yapılan kol ve bacak hareketleri ile gerçekleştiriliyor tören. Bu hareketlerin anlamı karşılıklı olarak birbirlerine yaptıkları güç gösterisi esasen. İzlemesi gerçekten çok keyifli bir tören. Yolu Lahor ya da Amritsar’a düşen herkese tavsiye ediyorum.
Bu yazıyla birlikte Pakistan Gezisi Planlama Rehberi yazımı da okumayı unutmayın.
One Response