ceren
08:11:03 November 14, 2024
Kuzey ışıkları, onlar ile ilgili yeterli bilgiye sahip olanlara kendini mutlaka gösteren bir tabiat mucizesi. Gidip göremeyenlerin çoğunun şanssızlık faktöründen ziyade, bilgi eksikliğinden dolayı göremediğini düşünüyorum. Bu yüzden size kuzey ışıkları ile ilgili mutlaka bilmeniz gereken en önemli bilgileri aktardım.
Bu soruya vereceğim en kişisel cevap, dünyanın en güzel doğa olayıdır. Ama biz şuan işin bilimsel olarak ele alacağız. Bilimsellik dozumuzu iyice yukarı çıkarmak için de şu andan itibaren ara ara “Aurora Borealis” terimini kullanacağım 🙂
Aslında başına “kuzey” kelimesini getirmek pek de doğru değil. Çünkü dünyanın her iki kutup bölgesinde de bu ışıkları görebiliyoruz. Bu yüzden “kutup ışıkları” kelimesi çok daha doğru bir tabir.
Evet, sadece kuzey kutbu değil, güney kutbunda da bu ışıkları görebiliyoruz. Kuzeyde olanların bu kadar bilinmesinin sebebi, oraya ulaşımın çok daha kolay olması ve insanların bu ışıkları kuzey kutbundan daha kolay görmesi. Bu yüzden halk arasında “kuzey ışıkları” olarak biliniyor.
Kuzeyde çıkanların bilimsel ismi “Aurora Borealis”. Güney kutbundakiler ise “Aurora Australis” olarak adlandırılıyor. Fiziği, kimyası herşeyi birebir aynı. Kuzeyde ışıklar göründüğü anlarda, güneyde de görünüyor. Yani zamanlamaları bile aynı.
Birazdan detaylıca anlatacağımız üzere, kutup ışıkları mucizesinin asıl kaynağı güneş. Güneş olmazsa, kutup ışıkları diye bir mucize de olmaz. İkinci kaynak ise dünyanın manyetik alanı. Kutup ışıklarının genel bilimsel tanımını güneşten gelen yüklü parçacıkların, dünyanın manyetik alanı ile girdiği tepkimeler sonucu ortaya çıkan ışımalar olarak yapabiliriz.
Güneşin en üst katmanında oluşan bazı elektrik yüklü parçacıklar, “Solar Wind” adı verilen güneş rüzgarları ile Güneş’ten kopup uzay boşluğuna yayılıyor. Bu güneş rüzgarları ile taşınan parçacıkların Dünya’ya ulaşması ise 18 saat sürüyor. Ve Dünyamız, sürekli olarak solar rüzgarın etkisi altında.
Sevimli parçacıklarımız Dünya’ya ulaştılar. Ama öyle ellerini kollarını sallaya sallaya Dünya’mıza giriş yapamıyorlar. Çünkü Dünya’nın manyetik bir bariyeri var. Manyetosfer denilen bu duvar, Dünya’nın Ekvator’a yakın bölgelerinde oldukça kalın bir duvar oluşturuyor. Kutuplara doğru gidildikçe bu duvar inceliyor. Güneş’in dünyanın her yerinden göründüğü halde onun etkisiyle oluşan ışıkların görülememesi bu yüzden. Çünkü Manyetosfer, güneş rüzgarlarının akış yönünü bozuyor.
Uzay boşluğunda deli danalar gibi sağa sola uçuşan bu parçacıklardan dünyaya çarpanlar, Manyetosfer ile karşılaştığında içinden geçemiyor. Bir bardak suyu duvara fırlattığınızda içinden geçemeyip sağa sola sıçraması gibi düşünebilirsiniz bunu. Manyetosfer’in çok kalın olduğu yerlere çarpan bu parçacıklar, duvara fırlatılan su gibi kuzey ve güney kutup bölgelerine sıçrıyor.
İşte kutuplarda oluşan ışıkların sebebi bu sıçramalar. Kutup bölgelerine sıçrayan bu atomlar, yeryüzünden yaklaşık 80 km yukarıda, dünyanın manyetik alanının etkisiyle birbirleriyle çarpışıyor ve atmosferik gazlar ile tepkimeye giriyor. Ve Kutup bölgelerinin manyetik alan çizgileri üzerinde gerçekleşen bu tepkimeler, bazen çizgi çizgi, bazen bir perde şeklinde, bazen de spiral şeklinde gördüğümüz ışımalar meydana getiriyor. Yani bizim ışık olarak gördüğümüz şeyin, aslında ortaya çıkan bir çeşit enerji olduğunu söyleyebiliriz.
Aynen öyle. Kutup ışıkları sadece Dünya’ya özgü bir doğa olayı değil. Yapılan gözlemler, Jüpiter ve Satürn gibi manyetik alanı dünyadan çok daha güçlü gezegenlerde de bu ışımaların olduğunu kanıtladı. Aynı şekilde Mars ve Venüs’te de gözlendi. Hatta Venüs’ün tam bir gezegensel manyetik alanı olmadığı için, Venüs Aurorası, bizimkinden çok daha farklı. Diğer gezegenler ile Dünya arasında Aurorasal tek fark renkler.
Evet, hatta daha güzel. Şans levelinize bağlı olmakla birlikte, gökyüzünde bir anda beliriveren çılgınca bir şov göreceksiniz. Büyük ihtimalle etrafınızda “aaaaaaaa” “oooooooo” “vaaauuuuuuv” ve bu minvalde çığlıklar atan pek çok kişi de olacak. Bu nidalar, ışıkların her bir hareketinde ve değişen şeklinde katlanarak, şekil değiştirerek devam edecek.
Kuzey ışıklarının gözle görülen rengi mint yeşili tonunda. Parlaklığı arttıkça, fotoğraflarda gördüğünüz renge daha çok yaklaşsa da, gözle göreceğiniz bir tık daha farklı.
Ama sizi çok şaşırtabilir de. Çünkü kuzey ışıkları, eğer hayattaki bütün şansınızı burada tüketme şerefine nail olabilirseniz, kırmızı renkte bile görünebilir. Bu durum, yukarıda bahsettiğimiz ışıkları oluşturan güneş parçacıklarının, atmosferdeki hangi gazla ile tepkimeye girdiğine göre değişiyor. Eğer parçacıklar, oksijen atomları ile tepkimeye giriyorsa göreceğiniz renk, ağırlıklı olarak mint yeşili ve alt kısımlarda ara ara pembemsi-morumsu renkler. Bizim gördüklerimiz tam olarak bu renklerdi. Aşağıdaki ilk fotoğraf benim kendi cep telefonum ile çektiğim bir fotoğraf. Alttaki ise Lights of Vikings’in profesyonel ayarları ve lensleri ile çektikleri bir fotoğraf. Göreceğimiz üzere her ikisinde de renk (kalite farkına bağlı olarak farklı gözükse de) aynı. Ama gözle görülen mint yeşili.
Eğer parçacıklar nitrojen ile tepkimeye giriyorsa, o zaman koyu kırmızıya kadar giden renklerde kuzey ışıkları görebilirsiniz. Kırmızı gerçekten çok nadir görülen bir şey.
Peki bütün fotoğraflarda oynama mı var da her fotoğraf parlak koyu yeşil renkte? Hayır, kesinlikle değil. Dandik telefon kamerasıyla çektiğiniz kuzey ışıkları fotoğrafı da koyu yeşil renkte, binlerce liralık kamera ile yaptığınız uzun pozlama da çıkan kuzey ışığı fotoğrafı da. Sıfır oynama, ama renk her ikisinde de parlak koyu yeşil. Ama sizin gözle göreceğiniz şey mint yeşili olacak. Bu yüzden açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, gördüğünüz fotoğraflarda neredeyse hiç oynama yok.
Ama olayın güzelliği zaten yeşili değil, tepenizde bir anda halüsinasyon gibi beliren, bir görünüp bir kaybolan, zaman zaman dans eden tuhaf ışıklar. O yüzden rengine değil, şekline şemaline odaklanın.
Cevap çok basit. Gökyüzünde gördüğünüz parlak şeyin ardından eğer yıldızları da görebiliyorsanız, o kuzey ışığıdır. Göremiyorsanız buluttur.
Ayrıca parlaklığı artıyor, azalıyor, kıpırdanıyor, şeritler oluşturuyorsa o zamanda kuzey ışığıdır.
Aslında Aurora sürekli olan bir şey. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz gibi, gezegenimiz sürekli solar rüzgarların etkisi altında. Yani bu manyetik çarpışmalar, günün her saati gerçekleşebiliyor. Ancak gün ışığı, gündüz saatlerinde ışımalar oluşması durumunda bunların gözle görülmesini engelliyor. Kuzey ışıklarını görmenin ilk koşulunun karanlık olmasının sebebi de tam olarak bu.
Kuzey ışıkları ile ilgili en doğru bilinen yanlış, kp indeks yükseldikçe kuzey ışıklarının daha güçlü olduğu yanılgısı. Kp indeks 8’e 10’a çıktığı halde kuzey ışığı göremedik diye ağlayan var. Ağlarsınız tabi :))
Kutup ışıklarının görünür hale geldiği “Aurora Circle” isimli bir dairesel yapı bulunuyor. Kutup ışıkları kutupların üzerinde oluşan bu dairenin içerisinde görünebiliyor. Bu dairenin çapı ne kadar büyürse, o kadar büyük bir alandan kutup ışıklarını görebilirsiniz. Kp indeksi, işte bu çapın genişliğini ifade ediyor.
Bu çapın genişliği sürekli olarak değişkenlik gösteriyor. Dünyanın hareketi ile birlikte çap daralıyor ya da genişliyor. Ne kadar genişlerse genişlesin, önemli olan şey Kp İndeksinin büyüklüğü değil, solar aktivitenin yoğunluğu. Kp 0 iken bile gökyüzü kuzey ışıkları ile aydınlanabilir. Ya da Kp 10 iken eliniz boş dönebilirsiniz.
Bunun için çeşitli uygulamalar var. Ama benim tavsiyem bununla hiç uğraşmadan işi bilen biriyle yola çıkmanız. Onlar sizin yerinize bütün takibi yapıp size bir şekilde kuzey ışığı gösterirler.
Ama yok illa ben takip edeceğim derseniz bu linkten NASA’nın günlük verilerini görebilirsiniz.
Sizin bir yerde gördüğünüz kutup ışıklarını, aynı anda başka yerler de hava açık olduğu sürece görebilir. Dünyanın sizin bulunduğunuz coğrafi konumu, Aurora halkasının altından geçerken göreceğiniz ışık yoğunluğu ve parlaklığı artacaktır. Kp indeks işimize biraz da bu noktada yarıyor diyebiliriz. Aurora halkasının çapının ne kadar genişlediği ve bizim bu halkanın içinde mi dışında mı kaldığımız konusu, ışıkları görüp görememe ihtimalimiz ile ilgili aydınlatıcı bir veri. Tam da bu noktada aklınıza gelebilecek bir başka soruyu da bir sonraki başlıkta cevaplayacağım.
Işıkların görünür hale gelmesi ile ilgili net bir saat söylemek çok zor. Ama bulunduğunuz coğrafi konuma ve Kp indeksine göre Aurora halkasının içinde mi dışında mı olduğunuzu bilirseniz işte o zaman ışıkları görme ihtimaliniz olup olmadığını da tahmin etmeniz kolaylaşır. Çünkü ışımaların dalga boylarını bilemesek de, bulunduğumuz coğrafi konumun saat kaçta Aurora halkası içinde kaldığı verisi kutup bölgelerine yakın yerler için genelde sabit bir veri.
Mesela bizim kuzey ışıklarını Abisko’da gördüğümüz saat aralığı 3 gece boyunca akşam 20.00 ve 22.30 arasındaydı. Bu saatlerden erken ya da geç Auroralar gördüğümüz de oldu. Ama en belirgin ve parlak ışıklar hep bu saat aralıklarında göründü.
Abisko, Tromso, Murmansk gibi yerler, Kp indeksi düşük de olsa genellikle coğrafi konumları sebebiyle Aurora halkası içine rahatlıkla girebilen yerler. Genellikle de halkanın bu bölgelerin üzerinden geçtiği saat aralığı pek oynamıyor.
Nispeten evet. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi kutuplara yakın olmak, Aurora halkası içinde kalma şansınızı arttırır. Ama kesinlikle “çok kuzeydeyiz garanti görürüz” gibi de düşünmeyin.
Bu sitede yayınlanan hiç bir yazı izin alınmadan paylaşılamaz veya coğaltılamaz.
Copyright © 2024. All rights reserved
2 Responses