ceren
10:10:29 October 23, 2024
Sanatı, insanların birbirine saygısı, inanılmaz bir gece hayatı, göz kamaştıran mimarisi, dünya mutfağının en güzel örnekleri. Daha da güzeli Tuna Nehri’nin ayırdığı iki farklı şehrin bütünleştiği anatomisi. Mükemmel bir kent dokusu. Pastoral bir büyükşehir. Yeterince övdüğümü düşünüyorum 🙂
Budapeşte ismi aslında iki ayrı şehir isminin birleşmesinden geliyor. Budin ve Peşte. Zamanında Sultan Süleyman’ın fethedip Osmanlı toprağı yaptığı bir şehir. Keşke bizim elimizde kalsaymış demedim desem de yalan olur. Şehir hakkındaki Vikipedik bilgilere de şöööyle bir göz atalım.
Budapeşte, Macaristan’ın başkenti ve en büyük şehri. Aslında yukarıda bahsettiğim gibi iki farklı şehir. Fakat 1800’lü yıllarda ani bir kararla birleşmişler. Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehri. Bu büyüklüğü gezerken tabanlarınızda hissedeceksiniz yürümekten canınız çıkacak, şimdiden hazır olun. Büyük yüz ölçümü, iş potansiyeli, turistik değeri ve yaşam kalitesine rağmen, bu büyük şehirde kişi başına düşen alan epeyce geniş. Bunu da çok rahatlıkla hissedeceksiniz. Çünkü şehir bomboş. Nüfus yoğunluğu böyle geniş bir şehre göre oldukça düşük.
Osmanlı hakimiyetinde yaklaşık 1.5 asır geçirmiş bu şehir. Fakat bu dönemden kalan pek iz görmek mümkün değil. Osmanlı’ların elinden çıktıktan sonra Habsburg İmparatorluğu’nun topraklarından biri haline gelmiş. Sonrasında ise Avusturya-Macaristan anlaşması dahilinde, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun iki başkentinden biri olmuş.
1.Dünya Savaşı sonrası Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkılınca, Macaristan bağımsız bir cumhuriyet olarak yoluna devam etmiş.
Fakat 2.Dünya Savaşı esnasında da pek çok badire atlatmış. Şehrin büyük kısmı bu esnada tahrip olmuş. Ayrıca pek çok Macar Yahudisi de bu dönemde katledilmiş.
1949 yılında Macaristan, komünist bir yönetim haline gelmiş. Ve bu yeni devlet rejimi, Budin Kalesi gibi çok önemli bir tarihi varlığı, eski rejimin sembolü olduğu gerekçesiyle yerle bir etmiş. 1956 yılına gelindiğinde ise değişim sancıları başlamış. Sovyet karşıtı bu değişim süreci ardında 3000 ölü bırakarak başarıya ulaşmış. Ve Macaristan komünist rejimi terk etmiş.
Bu komünist dönemin Budapeşte’deki en büyük karı, dünyanın başka hiç bir yerinde görme şansı bulamayacağınız “Ruin Bar” kültürü.
Günümüzde Avrupa kıtasının en çok turist çeken ülkelerinden biri. Ekonomisi, yaşam kalitesi ve insanlarının mutluluğu, turistik amaçlarla gittiğim bu ülkeye eni konu yerleşmek için planlar yapmaya başlamama neden oldu.
Tuna Nehri kıyısındaki turistik noktalarının bolluğu sebebiyle ne taraftan bakarsanız bakın şahane manzaralar göreceksiniz. Şehirde geçirebileceğiniz en uzun süreyi geçirmeniz, doya doya manzara izleyecek şekilde, yavaş yavaş gezmeniz için ısrarla önerilir. Ayrıca dünyanın en güzel mimari örnekleri de bu şehirde. Dolayısıyla fotoğraf çekmek için de epey vakit harcayacaksınız.
Sadece gündüzünü değil, gecesini de yakalamanız ısrarla tavsiye edilir. Şehir aydınlatması o kadar güzel ki, Budapeşte bu konuda ödüle bile layık görülmüş. Tuna Nehri kıyısındaki tüm noktaları, gece ve gündüz olmak üzere iki farklı şekilde de görmelisiniz.
Hem Budapeşte’nin hem de Avrupa’nın en güzel binalarından bir tanesi. Budapeşte’nin en güzeli tabi 🙂 Ülkenin hem yönetim merkezi, hem de en büyük binası. Avrupa’nın en eski yasama binası. Ayrıca Budapeşte’nin en yüksek, ülke genelinin ise en eski binası.
Burada bir konuya dikkat çekmek isterim ki, şehrin en yüksek binası sadece bu bina kadar yüksek. Yani bu demek oluyor ki Budapeşte bir beton jungleı değil.
Binanın her bir cephesini ayrı ayrı izlemek büyük bir keyif. Tuna Nehri’nin karşı kıyısından da uzun uzun izlemelik. İzlemelere doyamayacaksınız.
Binanın içini de gezebiliyorsunuz. Fakat giriş ücreti biraz pahalı. Rehberli tur olmadan da gezmenize izin verilmiyor. Rehberli turlar Macarca, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve Rusça olmak üzere 7 farklı dilde düzenleniyor. Eğer anlatım istiyorsanız, biletlerinizi çok önceden almanız ve İngilizce turları kapmanız lazım. Çünkü ışık hızında doluyor İngilizce turlar. Eğer bu dillerden herhangi birini iyi derecede biliyorsanız kasmanıza zaten gerek yok. Anlatım hangi dilde olursa olsun, ben binanın içini göreyim yeter diyorsanız yine boş bulduğunuz herhangi bir seansa gişeden bilet alabilirsiniz.
EEA ülkeleri vatandaşları için giriş ücreti 5000 Forint (2023 fiyatı). Bu ülkeler harici vatandaşlar için ise 10000 Forint (2023 fiyatı) . Biletlerinizi erkenden alıp İngilizce turları yakalamak için bu linke tıklayabilirsiniz.
Budapeşte’nin en büyük ibadethanesi. 9.5 tonluk dev bir çanı var. Bina Parlamento Binası ile hemen hemen aynı yüksekliğe sahip ve bu yükseklikten daha fazlasına izin verilmiyor. Bu yükseklik eşitliği, laiklik yani din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını temsil ediyor. İki ayrı bina, iki ayrı amaç ama aynı eşitlik. Çok naif bir gönderme.
Bazilikanın harika manzaraya sahip bir terası var. Bazilikaya giriş de, terasa çıkış da ücretli. Sadece bazilikaya giriş 2000 Forint (2023 fiyatı). Terasa da çıkmak isterseniz, 3200 Forint (2023 fiyatı). Biletlerinizi online olarak almak için bu linke tıklayabilirsiniz.
Bu kısım, Tuna Nehri’nin kıyısında Budapeşte’nin gölge tarafı. 2.Dünya Savaşı sırasında aşırı sağcı Ok Haç Partisi, Naziler ile işbirliği yapmış. İktidarda oldukları dönemde yaptıkları kan dondurucu şeylerden sadece birinden geriye kalan izler bu ayakkabı anıtı.
Yaklaşık 20.000 Macar Yahudisi Tuna Nehri kıyısına getirilmiş, ayakkabıları çıkarttırılmış, ayak bileklerinden üçer kişilik gruplar halinde bağlanmış. Bu grupların ortasındaki kişi Tuna Nehri’ne atılmış ya da direk vurulmuş. Ortadaki düşerken, bağlı olduğu diğer kişiler de onunla beraber nehre düşmüşler. Bu isimsiz kurbanlardan geriye sadece ayakkabılar kalmış. Katliam bittikten sonra geri kalan ayakkabılar metrelerce uzunlukta bir şerit halinde orada öylece kalmışlar.
İşte bu korkunç katliam unutulmasın diye, bu metal ayakkabılar Tuna Nehri kıyısına çakılmış. İçlerinde çocuk ayakkabıları da olduğunu görmek içimi daha da acıttı.
Dünyanın en prestijli opera binası. Dışı Neo-Rönesans stili bir mimariye sahip ve çok gösterişli. Ama içi, kelimelere sığdırılamayacak bir ihtişama ve güzelliğe sahip.
İç kısmını rehberli turlarla gezebiliyorsunuz. Ama bundan hem çok daha ucuz hem de çok daha verimli ikinci bir seçenek daha var. Bu binada opera, bale veya klasik müzik konseri izlemek. Budapeşte dünyanın sayılı kültür-sanat başkentlerinden biri. Dolayısıyla seyahatinizi Budapeşte Opera ve Balesi’nin etkinlik takvimine bakarak planlamak yapabileceğiniz en verimli şey olur.
Binanın içini rehberli turla gezebiliyorsunuz sadece. 6 farklı dilde rehberli tur seçenekleri mevcut. Bu şekilde binanın içini gezmek 9000 Forint yani 25 Euro (2023 fiyatı). Bunun yerine oditoryumun en kötü yerinden bile olsa herhangi bir gösteri izlemek demek, bir taşla iki kuş demek. Hem dünyanın en gösterişli binalarından birinde gösteri izlemiş oluyorsunuz, hem de binanın içini bedavaya görmüş oluyorsunuz. Biz sadece 9 Euro ödeyerek bu şahane binada bale gösterisi izledik. Ve binanın içini de doya doya görmüş olduk.
Olur da gittiğiniz dönemde herhangi bir etkinliğe denk gelmezseniz, biletlerinizi bu linke tıklayarak online alabilirsiniz. Bizim gibi “burada gösteri izlemeden gitmem” diyenler de etkinlik listesini ve biletleri de bu linkten görebilirler.
Geldik Budin tarafına. Bu taraftan Parlamento Binası ve Tuna Nehri manzarasını doya doya izleyebileceğiniz en güzel yer. Balıkçı Tabyası.
Burası aslında Ortaçağ döneminden kalma bir savunma noktası. Tuna Nehri’nden gelmesi olası saldırıların engellenmesi için bir gözlem noktası. 7 adet burçtan oluşuyor. Ve bu burçlardan sadece birine ücretli olarak çıkabiliyorsunuz. Geri kalanlar biz gittiğimizde kapalıydı. Ama manzara zaten her yerden şahane. Ücret ödeyerek burçlara çıkmaya gerek var mı tartışılır.
Onun yerine tabyanın içindeki şahane manzaralı kafede birer içki içip, manzaranın tadını uzun uzun çıkarın.
Bu tabya da geceleri şahane şekilde aydınlatılıyor. Ayrıca yine şehrin gece aydınlatmasının tadını Budin tarafından da göreyim diyenler için hem gece hem gündüz ayrı ayrı görülmesi gereken yerlerden bir tanesi.
Balıkçı Tabyası ile iç içe olan kilise. Birine gittiğinizde otomatik olarak diğerine de gitmiş ve iki önemli noktayı bir arada görmüş oluyorsunuz. Aslında burası, Budin Kalesi’nin bir bölümü imiş.
Tarih boyunca pek çok badireler atlatarak ve defalarca yıkıldığı halde yeniden yapılarak bu günlere gelmiş bu kilise. Önce Moğollar, sonra Habsburglar döneminde yaşan olaylar. Ardından Osmanlılar Macaristan’ı fethedince burayı camiye çevirmiş. Hatta fetihten sonraki ilk cuma namazı burada kılınmış. Son olarak 2.Dünya Savaşı esnasında Alman kuvvetleri askeri garnizon olarak kullanmış burayı. Bütün bu badirelerden önce bu kilise Macar krallarının taç giyme törenlerinin yapıldığı oldukça önemli bir noktaymış.
Günümüzde ise Budapeşte’nin en çok ziyaret edilen noktalarından biri. Ayrıca en güzel manzara noktalarından da bir tanesi. İçini gezmek isterseniz ücret ödemeniz gerekiyor. Fiyatı 2500 HUF (2023 fiyatı). Biletlerinizi sıra beklemeden almak için bu linke tıklayabilirsiniz.
Baktığınız zaman “bu ne biçim kale” diyeceksiniz. Zaten şuanki hali de teknik olarak kale değil. Zamanında hem bir kale hem de saray görevi gören dev bir kompleksin üzerinde şuan Barok stili bir saray görmek sizi hayal kırıklığına uğratmasın sakın.
Buraya ilk olarak kale Ortaçağ zamanında yapılmış. Osmanlılar bölgeye gelene kadar gayet fonksiyonel bir kompleks olan bu kale, Mohaç Savaşı esnasında yerle bir olmuş. Kale değil neredeyse tüm Budin yerle bir olmuş. Ayakta kalan tek yapı saray kısmı olmuş. Osmanlılar buraya ikinci kez geldiğinde o da yerle bir olmuş. Osmanlı himayesi döneminde burası tam anlamıyla mezbelelik haline gelmiş.
Habsburglar döneminde ise sadece surların bulunduğu kısım onarılmış. 2.Dünya Savaşı zamanına geldiğimizde ise yapılan 2 parça restorasyon yine yerle bir olmuş. Fakat sonra yeniden inşa edilmiş.
Yıkılmaktan bihal olmuş bu saray kompleksinin iç kısmını gezebiliyorsunuz. Şuan modern sanat sergilerinin düzenlendiği bir salon gibi kullanılıyor. Fakat kompleks oldukça büyük.
Ayrıca sadece kale ve Balıkçı Tabyasını gezmekle yetinmeyin. Çünkü bu ikili arasındaki mesafe yürüme mesafesi. Ve sokaklar efsane güzellikte. Peşte tarafında göremeyeceğiniz güzellikle hatta.
İkisi arasında Shuttle olarak çalışan buggyler var. Fakat fiyatları epey yüksek.
Budapeşte’nin termali gerçekten çok meşhur ve başarılı. 60 yaş üstü gibi termale mi gidicez demeyin sakın. Üzülürsünüz bunları kaçırırsanız :))
Aslında çok fazla güzel termal hamam olsa da Gellert ve az sonra bahsedeceğimiz Szechenyi en popüler olanları. Gellert Hamamı, Gellert otelinin bir parçası aslında. Fakat otel biz gittiğimizde hizmet vermiyordu.
Bir hamamdan ziyade sanat galerisini andıran şahane bir hamam burası. Havuz kısmının üstünün kapalı oluşunu pek sevmesem de, yüksek tavanlı lobisi, duvarlardaki heykel ve mozaiklerine bayıldım. Termale girmeseniz bile bu lobi kısmını görebiliyorsunuz. Havuzun da sadece küçük bir kısmını görebiliyorsunuz. Biz de tam olarak böyle yaptık.
Eğer Gellert Hamamı’nda spa deneyimi yaşayayım derseniz giriş biletlerinizi bu linke tıklayarak alabilirsiniz. Giriş ücreti kişi başı soyunma kabini kullanacaksanız 10400 HUF, sadece kilitli dolap kullanacaksanız 9400 HUF (2023 fiyatı).
Burası diğerinden turistik olarak daha popüler. Çoğu kişinin ismini duyduğu bir yer. Popülerliğinin yanı sıra, burası Avrupa’nın en büyük termal kaplıcası.
Farklı spa paketleri seçeneği ile kendinize ödül verebileceğiniz de bir yer aynı zamanda. Masaj paketleri, bakım paketleri vb pek çok hizmeti var havuz kullanımı yanında.
Açık havada olması bizi daha çok cezbettiği için biz bu hamamı seçtik. Kompleksin içinde 3 havuz var. Bir tanesi eni konu sıcak su. Diğeri biraz daha ılık. Ortadaki ince uzun olan ise bildiğiniz soğuk. Bu daha çok sportif amaçlarla kullanılıyor.
İçeride yeme-içmeyi dert etmeyin. Harika bir kafesi ve barı var. Çay-kahve, bira, cips ne ararsanız bulabilirsiniz.
Yanınızda havlu veya terlik yoksa burada satın alabilirsiniz. Ama yanınızda bulunması tavsiye edilir 🙂
Son olarak buranın gençler arasında tam bir piyasa mekanı olduğunu da ekleyelim. Özellikle turistler burada çok güzel sosyalleşiyorlar. Hatta burada geceleri mükemmel partiler düzenleniyor. Biz denk gelemedik bu partilere, ama siz denk gelirseniz sakın kaçırmayın.
Budin ve Peşte’yi birbirine bağlayan ilk sabit köprü bu. Ve bence en güzeli de bu. Üzerinden geçen tramvay ile yaka değiştirmek benim için Budapeşte’den alınabilecek en rafine zevk. 47 numaralı tramvayları bu iş için kullanabilirsiniz 🙂
Macaristan’ın en ünlü, en büyük ve en eski pazar yeri. Sokak lezzeti denemeyi sevenler için önerebileceğim en en en iyi yer. Hediyelik eşya ve giyim alışverişi de yapabilirsiniz ama bunlar dışarıya göre biraz daha pahalı. Fakat dediğim gibi geleneksel Macar yemekleri ve sokak lezzetleri için kesinlikle en iyi yer.
Dünyanın en güzel kafesi olarak biline ve gerçekten dünyanın en güzel kafesi olan mekan. Kafeden çok bir Rönesans sarayını andıran iç mimarisi sebebiyle kapısında insanların kuyruk beklediği yer. Lezzetli menüsü ve büyük porsiyonları var. Fiyatlarını da böyle bir mekan için pahalı bulmadım açık konuşmak gerekirse. Bir kahveye 30 Euro fiyat koyulsa bu mekanda yadırganmaz. Entellektüel atmosferi ve şık sunumlarını canlı klasik müzikle tamamlayan masal gibi bir yer. Eğer rezervasyon yaparsanız kapıda kuyruk beklemek zorunda da kalmazsınız. Rezervasyon için bu linke tıklayabilirsiniz.
Bu sitede yayınlanan hiç bir yazı izin alınmadan paylaşılamaz veya coğaltılamaz.
Copyright © 2024. All rights reserved